Ne İşe  Yarar ki,  hem  de kriz  zamanında?

            Bilmek iyidir, öğrenmek daha  iyidir. En iyisi ise  bildiğini ve öğrendiğini davranışa dönüştürmektir. Bu davranışlarla  eğer bir iş üretebiliyorsanız ya da ürettiğiniz işe bir katkı sağlayabiliyorsanız işte o zaman tam anlamıyla öğrendim diyebilirsiniz.

            Sokrates  ( gelmiş geçmiş en bilge  kişi olduğu biliniyor)  herkese soru sorarak , hem kendi zihnini açıyor , hem ayaküstü   diğer insanların fikirlerini öğreniyor hem de bilmiyorsa öğreniyormuş, kendi adıyla anılan yaklaşımıyla. Bugünlerde ise  pek öğrenmeye yanaşmıyoruz. Temel nedeni bilgiye  ulaşmanın  kolay olması diye düşünüyorum. Elinizin altındaki  google’ a sordunuz mu hemen size yanıt veriyor. Doğru , yanlış belli olmaz ama bir  yanıtı var.  Her türlü bilgiyi sorabiliyorsunuz. Ha bir de  nasıl yapılıyor göreyim derseniz aynı soruyu youtube ‘a yazıyorsunuz. Orada da sorduğunuz konunun görsellerini görüyorsunuz. Öğrendiniz mi acaba?   Bir yemek tarifi ya da  lastik değişimi  gibi konuları sanırım  görüp sonra deneyip  daha sonra birkaç kez uygularsanız  sanırım öğrenebilirsiniz. Ama “İnsanlarla ilişkilerimi  nasıl geliştirebilirim?”  “Muhataplarımı  nasıl ikna  edebilirim?”, “Çatışmaları nasıl  her iki taraf için de verimli kılabilirim?” gibi soruların yanıtlarını öyle bir kolay reçeteyle  ya da  web’den edinilen  acil  bilgiyle öğrenemeyeceğiniz , gerekli adımları duysanız  dahi   bunları hayata geçirmekte zorlanacağınız açıktır.  Çünkü davranış değişiklikleri zaman ister. Yavaş yavaş  ve belirli bir  öğrenme sistematiği içine öğrenilen yeni  davranışların sizi hedefinize götürecek  bir alışkanlık haline dönüşmesi kolay değildir. Oysa webden bakmak kolaydır. Sizi  eğitim alma zahmetinden koruyacak düşünce kalıpları da hazırdır: “Zaten  öğrenmek, aslında bilmediğini kabul etmektir.”,  “Şimdi bilmediğimi görürlerse  karşımdakilere mahcup olurum  , güçsüz görünürüm.”

            Bir danışman  şirket  yöneticisiyle konuşmaktadır. Danışman, Yöneticinin anlattıklarını dinledikten sonra  yöneticilerin ve çalışanların bazı  yetkinlik eğitimleri almasını önerir. Bunu üzerine   Yönetici  umursamaz şekilde şöyle yanıt verir:

“Aman  siz de ;  eğitime gönderiyoruz , öğreniyorlar  sonra çekip  gidiyorlar,   yaptığım yatırım boşa gidiyor!  Bu söylemin üzerine Danışmanın  yanıtı sonrası  Yöneticinin  halini düşünmek bile istemiyorum:

“Haklısınız ,  eğitime gönderdiklerinizden bir kısmı ayrılabilirler, o halde  siz  tersini   düşünün,  hiç kimseyi hiç bir eğitime göndermeyin. Peki ya  hepsi  ayrılmaz ve  kalırlarsa şirkette? O  zaman ne yaparsınız?”

Böyle  öyküler  eğitimin önemini  vurgular , ama  bence en güzeli  eğitimin  ne işe yarayacağını anlatan özlü sözlerdir.

Eğer  hala  eğitim almak,   yeni davranış değişiklikleri için yeni  yetkinlikler  kazanmak gereğini düşünmüyor ve  eğitim almayı düşünmüyorsanız lütfen şu özlü sözü bir kez daha  düşünün:

IF YOU WANT TO EARN MORE, YO HAVE TO LEARN MORE

Yani ;  daha çok kazanmak istiyorsanız daha çok öğrenmelisiniz.

Kriz mi yazıyordu başlıkta? Sahi  kazanmak , kazanabilmek , krizin ilacı değil midir?

Şakayla  anılan “ Eğitim şart” klişesi  bazı  konularda  sizin için de geçerli olabilir.

Öncelikle  kendinizi bir düşünün ve hangi yetkinliklerinizi geliştirmek istediğinize bakın. Eğer çok eminseniz ve  geliştirilecek bir yetkinlik göremiyorsanız kendinizde ,  amirinizden  geri bildirim isteyin ve hangi yetkinliklerinizi ( somut olarak) geliştirmenizi tavsiye ettiğini sorun.

Paylaş