Bu sabah  tıraş olmak üzere  berbere  gittim.  Berberin olduğu sokakta park yeri bulmanın zor olduğunu bildiğim için  yer arayarak yavaş yavaş sokağa girdim. Bir  dükkanın önünde bir  boşluk vardı. Tabi onun önüne park etmeyi düşünmedim, çünkü esnafın işine engel olmamak gerekir. Ama hemen onun  yanında bir boşluk daha   vardı. Ben yavaş yavaş yanaştım  ve orada ayakta  durmakta olan uzun  boylu, uzun saçlarını arkada toplamış siyah giysiler içindeki genç arkadaşa “Buraya park  edebilir miyim?” diye sordum, ikinci  boşluğu kast ederek.  O da  nazikçe  “Oraya park etmezseniz sevinirim ,  engelli bir  arkadaş geliyor  oraya” dedi. Ben de yine nazik bir şekilde çok kısa  kalacağımı, berbere tıraşa geldiğimi söyledim, bunun üzerine, genç yumuşadı ve anlayışla  “Buyurun ağabey “dedi.  Ben park ettim. İnerken  kişiye teşekkür ettim. O da nazikçe yanıtladı. Sonra işimi bitirip geri döndüm, tam ayrılırken yine dükkanın önünde hareket  halinde olan genç bana “Sıhhatler olsun !” dedi.  Bu tablo böyle gelişmeyebilirdi. Ben  sormadan pat diye boş yere  girsem, o bana “orası   engelli arkadaşın yeri” der ben ona  “kardeşim  boş sokağa da mı park edemeyeceğiz?”  desem  sonra kızsam , o da “esnafın dükkanın önünü kapatamazsın” dese? ( öyle değil ama  rahatlıkla diyebilir) Sonra o gerginleşse ben  kızsam, bu  küçük durum en iyi ihtimalle, benim yer bulamamamla  ve sinirlenmemle sonuçlanır. Kötü senaryoyu siz düşünün.

            Yanlış anlaşılmasın ben ne güzel bir davranış sergilediğimi anlatmak istemiyorum. Anlatmak istediğim bizim davranışlarımızın  karşı  kişilerin  davranışlarını etkilediğidir. Hepimiz her zaman düşünceli hareket edemiyoruz. Hızlı ve dolu yaşam bizi zorluyor. Bir yerlere yetişmek ve bir şeyleri bitirmek sonlandırmak isteği bizi  kısa süreli ilişkilerimizde  hatta bazı zaman yakınlarımızla olan ilişkilerde  de çabuk davranmaya itiyor. İşte hızlı  ve sonunu düşünmeden yapılan eylemler veya ifade edilen sözler önce ilişkilerimizi  sonra da yapmakta olduğumuz işi olumsuz etkiliyor.

Kağıdın  başına geçtiğiniz zaman ya da mikrofonu elinize aldığınız zaman bunun böyle olduğunu anlatmak ve davranışlarımıza dikkat etmek gerektiğini belirtmek kolay. İş, hayatı yaşarken karşılaştığımız zorlukta. Yani hangi durumda nasıl hareket etmenin doğru olduğunu  herkes söyleyebilir, ama uygulayabilir mi, şüpheliyim.

Peki  konumuz eğitimse soru açıktır: Bu davranış  öğrenilebilir mi?  Evet  öğrenilebilir.  Nasıl öğrenilir?  Ne yazık ki  öğretmeye teşebbüs etmek    öğrenmeyi sağlamaz. Uzun sözler, öğütler ve doğru davranış hakkındaki konferanslar hatta benim yazdığım gibi  olumlu/olumsuz örnekler, öğrenmeye çok az katkıda bulunur.  Öğrenmeye  daha  büyük katkı  veren bir yol var mı diye sorduğunuzu hissediyorum,  evet var.

Biz  öyle davranacağız, örnek olacağız; yakın çevremizdeki kişiler görecekler, anlayıp, algılayıp adını koyabilirlerse öğrenecekler, uygulayacaklar.

 O zaman  yola devam:  Her asansöre bindiğiniz  zaman tanımadığınız bir kişiyi  “Günaydın”  diye selamlamanız   aslında ona örnek hareketin ne olduğunu göstermenizdir.   Böylelikle  hem  gülümsemesine hem de  davranışı öğrenmesine  büyük katkıda bulunuyorsunuz.

Paylaş